Menfi tespit davası borçlunun borcunu henüz ödemeden açabileceği, davalının varlığını iddia ettiği hukuki ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davadır.
MENFİ TESPİT DAVASI VE NİTELİĞİ
Stj. Av. Fatmanur YAYLAGÜL
Ankara, 2023
Menfi tespit davası borçlunun borcunu henüz ödemeden açabileceği, davalının varlığını iddia ettiği hukuki ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davadır. Davacı bu davayı açmakta hukuki yararı olduğunu ispat etmekle yükümlü olmakla birlikte hakkında yapılmış olan ve kesinleşen takip nedeniyle, her ne kadar takip hukuku bakımından borçlu duruma düşmüş olsa da maddi hukuk bakımından takip yapılan alacağın borçlusu olmadığının tespitini talep etmektedir.
MENFİ TESPİT DAVASINDA SÜRE
Menfi tespit davası İcra İflas Kanunu’nda düzenlenmekte olup kanunda davanın açılma süresine ilişkin bir hüküm yoktur. Ancak belirtmek gerekir ki menfi tespit davasının konusunu oluşturan hukuki sebebin öne sürülebilmesi için maddi hukukta öngörülen bir süre varsa dava ancak bu süre içerisinde açılabilir. O halde, maddi hukukta öngörülen süreler içinde menfi tespit davası açılmazsa dava süre yönünden reddedilecektir.
MENFİ TESPİT DAVASININ KONUSU
Davacı (borçlu), alacaklının sunduğu senedin bedelsiz ya da hatır senedi olmasından bahisle veya işbu senedin ahlaka, adaba ve kamu düzenine aykırı olması nedeniyle geçersiz olduğunu öne sürerek borçlu olmadığının tespit edilmesini dava yoluyla talep edebilir. Nitekim davacı İİK 89/1 uyarınca tarafına üçüncü kez haciz ihbarnamesi gönderilen üçüncü kişi takip alacaklısı aleyhine menfi tespit davası açarak takip borçlusuna borcu bulunmadığının tespitini talep edebilir. Takip konusu alacağın muaccel olmadığı hallerde işbu alacağın takip konusu yapılamayacağının mahkemece tespit edilmesi için de menfi tespit davası açılması mümkündür.
MENFİ TESPİT DAVASININ TÜRLERİ
A. HACİZ İHBARNAMESİNE İSTİNADEN AÇILAN MENFİ TESPİT DAVASI
Haciz ihbarnamesine istinaden açılan menfi tespit davasının konusu davacının, takip borçlusuna ya hiç ya da haciz ihbarnamesi ile haczedilen miktarda borcu bulunmadığının tespitine ilişkindir.
1. HACİZ İHBARNAMESİNE İSTİNADEN AÇILAN MENFİ TESPİT DAVASININ SONUÇLARI
- Davanın Kabulü
Borçlu şayet açmış olduğu menfi tespit davasını kazanırsa, takip konusu borcu icra dairesine ödeme yükümlülüğünden kurtulur. İİK’nın menfi tespite ilişkin 89. Maddesinde ayrıca öngörülmemiş olduğu için mahkemenin davanın kabulüne karar verdiği durumda davacı lehine ayriyeten bir tazminata hükmedilemez. - Davanın Reddi
Şayet borçlunun açmış olduğu menfi tespit davası mahkemece reddedilirse davacı, takip konusu borcu icra dairesine ödemekle yükümlüdür. Mahkeme, davalı lehine takdir edilen nispi vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafından ödenmesine hükmetmekle birlikte kendiliğinden, dava konusu alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere tazminata hükmeder.
B. İCRA TAKİBİNDEN ÖNCE AÇILAN MENFİ TESPİT DAVASI
Borçlunun borcu olmadığının hemen tespit edilmesinde korunmaya değer bir hukuki yarar olmak kaydıyla henüz hakkında bir icra takibi başlamadan önce, yapılabilecek takibi öngörerek kendisini bir borçla tehdit eden kimseye karşı böyle bir borcun söz konusu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açabilir.
C. İCRA TAKİBİNDEN SONRA AÇILAN MENFİ TESPİT DAVASI
Menfi tespit davasında hukuki yararın dava şartı olması hasebiyle yine korunmaya değer bir hukuki yarar olmak kaydıyla borçlu icra takibinden sonra borcu ödeyinceye kadar menfi tespit davası açılabilir.
MENFİ TESPİT DAVASINDA YARGILAMA USULÜ
GÖREVLİ MAHKEME:
Menfi tespit davalarında görevli mahkeme Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun ilk 4 maddesinin ihtiva ettiği hükümlere göre belirlenmektedir. HMK 2/1 uyarınca dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarda görevli mahkeme aksine bir düzenleme olmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
YETKİLİ MAHKEME:
HMK m.6 uyarınca yetkili mahkeme davalının ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesidir. O halde icra takibinden önce açılan menfi tespit davalarında yetkili mahkeme alacaklının ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesi olacaktır. İİK 72/8’ de icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarının takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde de açılabileceği ifade edilmiştir.
Menfi tespit davası hakkındaki yetki kuralları kamu düzenine ilişkin değildir. Bu nedenle HMK m. 17’de ifade edildiği üzere tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, sözleşmeyle bir ya da birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilir.
MENFİ TESPİT DAVASINDA İSPAT YÜKÜ
Menfi tespit davasında aslen HMK’nın ispata ilişkin genel kuralları geçerlidir. Yokun ispatı mümkün değildir. Dolayısıyla menfi tespit davalarında davacı borcun olmadığını iddia ettiğine göre kural olarak ispat yükü alacaklıya aittir. Ancak ispat yükünün davacı borçluya düştüğü durumlar da vardır.
Davacı borçlu dava konusu borcun hiç doğmadığını ve alacaklıyla arasında hiçbir hukuki ilişki bulunmadığını öne sürmekteyse hukuki ilişkinin varlığını ileri süren davalı olduğu için TMK’nın 6. maddesi gereğince bu iddiasını ispatla yükümlü olan davalının kendisidir. Buna karşın davacı borçlunun hukuki ilişkinin varlığını kabul etmekle beraber, bunun başka bir nedenle geçersiz olduğunu ya da sona erdiğini ileri sürmesi halinde ispat yükü davacı borçlunun üzerinedir. Çünkü TMK’nın 6. maddesi uyarınca doğduğunu kabul ettiği hukuki ilişkinin sona erdiğini iddia eden iddiasını ispatla yükümlüdür.
İSTİRDAT DAVASI ve NİTELİĞİ
İcra İflas Kanunu m. 72/7 uyarınca borçlu davacı kendisine karşı açılmış olan icra takibi devam ederken cebri icra tehdidi altında söz konusu miktarı ödemişse, ödemiş olduğu miktarın kendisine iadesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilmektedir. İstirdat davası aslen bir eda davasıdır. İstirdat davası açılması gereken hallerde menfi tespit davası açılması mümkün değildir.
İSTİRDAT DAVASINDA SÜRE
İstirdat davalarında bir yıllık dava açma süresi hak düşürücü niteliğe haiz olup mahkemece re’sen dikkate alınmaktadır. Söz konusu bir yıllık süre, borçlu davacının parayı icra dairesine ya da alacaklıya ödediği tarihten itibaren başlamaktadır.
İSTİRDAT DAVASINDA KONU
İstirdat davasının konusu geri verilmesi istenen alacaktır. İstirdat davası ile icra tehditi altında ödenmiş olan paranın geri istenebilmesi için, davaya konu olan alacağın maddi hukuk bakımından istenebilir nitelikte olması gerekmektedir. O halde; zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından doğan veya ahlaki bir ödevin yerine getirilmesiyle meydana gelen zenginleşmelerin, kumar ve bahisten doğan alacakların, düzenlenmesine yetkili makamlarca izin verilmediği sürece piyango ve şans oyunlarından meydana gelen alacakların istirdat davasıyla istenebilmesi mümkün değildir.
İSTİRDAT DAVASINDA YARGILAMA USULÜ
İstirdat davası, genel mahkemelerde iadesinin yapılması istenen alacağın niteliğine göre hukuk mahkemelerinde açılmakla birlikte yargılama usulü açısından HMK’nın genel hükümlerine tabidir. İstirdat davasının kabul edilebilmesi için, davacının bu davayı açmakta korunması gereken hukuki yararının bulunması gerekmektedir.
İcra İflas Kanunu’nda istirdat davası için davalının ikametgâhı mahkemesi HMK m.6/1 ve icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi İİK m.72/son olmak üzere iki özel yetki kuralı öngörmüştür. İstirdat davasına ilişkin yetki kuralları kamu düzeninden kaynaklanmamakta olduğundan davalının mahkemenin yetkisizliğini öne sürebilmesi için yalnızca ilk itirazda bulunma hakkı vardır. Taraflar yetki sözleşmesi ile başka bir yer mahkemesini de yetkili kılabilmektedir. İstirdat davaları genel olarak takip konusu alacağın miktarına bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinde görülmektedir. Ticari dava niteliğine haiz istirdat davaları asliye ticaret mahkemelerinde, geri istenen miktar İş Kanununa ilişkin bir alacaksa iş mahkemelerinde görülmelidir.
İSTİRDAT DAVASINDA İSPAT YÜKÜ
İcra ve İflas Kanunu istirdat davalarının yargılama usulü hakkında özel bir hüküm içermemektedir. Dolayısıyla bu davalara olumsuz tespit davalarında olduğu gibi genel hükümlere göre bakılmaktadır. İstirdat davasında ispat yükü davacı üzerinedir. Davacının ispatla yükümlü olduğu tek husus takibe konu paranın ödenmemesi gerektiğidir. Alacaklı alacağının varlığını ispat etmekle yükümlü değildir.
MENFİ TESPİT DAVASI VE İSTİRDAT DAVASI ARASINDAKİ İLİŞKİ
İcra hukukundaki şeklilik ilkesi neticesinde, taraflar arasında bozulan bu dengeyi sağlamak amacıyla, İİK’da menfi tespit ve istirdat davası düzenlenmiştir
Borçlu maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını menfi tespit davası ve istirdat davasıyla tespit ettirme imkânına sahiptir. Bu iki dava esasen aynı amaca hizmet etmektedir. Aralarındaki temel fark ise menfi tespit davasın borçlunun borcu ödediği ana kadar açılabilirken borcun ödendiği andan itibaren istirdat davasının açılabilmesidir. Bu ayrım davaların ne zaman açılması gerektiği, davanın konusu ve davanın sonucuna ilişkin belirleyici niteliğe haizdir. Bu durum örneklendirilecek olursa; menfi tespit davasında icra-inkâr tazminatı talep edilmesi mümkünken istirdat davasında değildir. Yahut istirdat davası eda davası niteliğine haiz olduğundan kesinleşmeden icraya konulabilirken, menfi tespit davasının kesinleşmeden icraya konulması mümkün değildir. Aslen menfi tespit davası istirdat davasının öncüsüdür. Bu nedenle istirdat davası ve menfi tespit davası arasındaki temel ilişki tanımlanacak olursa istirdat davasının menfi tespit davasının devamı niteliğinde bir dava olduğunu ifade etmek mümkündür.
Borçlu tarafından açılmış menfi tespit davasında ihtiyati tedbir kararı alınmamış olması sonucu icra takibi kesinleşmiş ve dava konusu borç alacaklıya ödenmişse, menfi tespit davası kendiliğinden istirdat davasına dönüşmektedir. Artık yargılamaya istirdat davası olarak devam edilmelidir. İstirdat davasının açılması borcun ödenmesinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Ancak bu koşul bu durumda uygulanmaz. Nitekim sonradan açılacak işbu istirdat davası menfi tespit davasının devamı niteliğine haizdir. Menfi tespit davası devam ederken borçlu takip konusu borca ilişkin kısmi ödeme yapmışsa dava, ödenen kısımla ilgili kendiliğinden istirdat davasına dönüşmektedir. Çünkü İİK’da menfi tespit davasının istirdat davasına dönüşmesi için borcun tamamen ödenmesi şart koşulmamıştır.
Menfi tespit davası kendiliğinden istirdat davasına dönüştüğünde birtakım farklılıklar meydana gelmektedir. İİK m.72/5 uyarınca menfi tespit davasının kendiliğinden istirdat davasına dönüştüğü hallerde borçlu davacının haklı olduğu mahkemece tespit edilirse alacaklı aleyhine tazminata hükmedilmesi mümkündür. Nitekim kanunda menfi tespit davasında haksız çıkan taraf adına tazminata hükmedilmesi gerektiğini düzenlemektedir. Zira bu durumda borçlu, alacaklının kötü niyetle başlattığı takip nedeniyle icra tehdidi altında borçlu olmadığı bir borcu ödemek zorunda kalmakla birlikte zarara uğramaktadır.
Sonuç olarak; menfi tespit davası ve istirdat davası, icra hukukundaki dengeyi sağlamak amacıyla düzenlenmiş iki farklı yargı yoludur. Her iki dava da davacı borçlunun maddi hukuk bakımından borçlu olmadığının tespit edilmesine imkân tanımaktadır. Dolayısıyla her iki dava da borçlu için haksız takip nedeniyle uğradığı zararı gidermek ve borç ilişkisinin hiç doğmadığını ispat etmek adına önemli birer araçtır.