Fikir ve sanat eserlerinin hak sahibinin izni olmaksızın umuma iletilmesi suçu ve bu suça bağlı yaptırımlar

Fikir ve sanat eserleri, insan kimliğini en net şekilde ortaya koyan ürünlerdir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre sahibinin özelliklerini taşıyan; edebiyat ve ilim, güzel sanatlar, musiki ve sinema eseri olarak sayılan her türlü fikir ve sanat ürünü eser olarak tanımlanmaktadır.

Eserin Umuma İletilmesi Suçu ve Bu Suça Bağlı Yaptırımlar

Stj. Av. Fatmanur YAYLAGÜL
Ankara, 2024

Fikir ve sanat eserleri, insan kimliğini en net şekilde ortaya koyan ürünlerdir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre sahibinin özelliklerini taşıyan; edebiyat ve ilim, güzel sanatlar, musiki ve sinema eseri olarak sayılan her türlü fikir ve sanat ürünü eser olarak tanımlanmaktadır. Kanun, eser sahibinin eserinden yararlanma hakkını koruma amacıyla düzenlenmiş haklar içermekte ve üçüncü kişilerin eser sahibinin izni olmadan bu hakları kullanmalarına engel olmaktadır. Bu nedenle, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda, üçüncü kişiler tarafından münhasıran eser sahibine tanınan mali ve manevi hakların ihlal edilmesine karşı çeşitli hukuki ve cezai yaptırımlar öngörülmüştür.

Bu yaptırımlar arasında tecavüzün önlenmesi ve ortadan kaldırılması, tecavüzden kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazmini, eserin üzerindeki hakların kullanılmasından kaynaklanan bedel tazminatı, bu haklara tecavüz edenlerin cezalandırılması gibi hukuki ve cezai önlemler bulunmaktadır. Resim, müzik veya edebi eser gibi bir esere ilişkin bir hak ihlali söz konusu olduğunda Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) bakımından tecavüzün ref’i kapsamında mali hak talebi (m. 68/1-2), manevi tazminat (m. 70/1), maddi tazminat (m. 70/2) olmak üzere esasen üç adet maddi talep öne sürülebilmektedir.  

Tecavüzün ref’i kapsamında mali talepler FSEK m. 68’de şu şekilde düzenlenmektedir: Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir. Kanunda düzenlenen bu talebin bir maddi tazminat talebi olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Nitekim tecavüzün ref’i kapsamında mali talepte bulunma hakkı yalnızca ihlalin sonuçlarını arada geçerli bir sözleşme ilişkisi varmışçasına ortadan kaldırmaktadır.

Tecavüzün ref’i kapsamında FSEK’in 68. maddesi bakımından arada sanki bir sözleşme varmış gibi rayiç bedelin 3 katının talep edildiği hallerde zamanaşımı süresi 10 yıldır. Bu duruma ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 30.6.2020 tarihli 2017/11-71 E. , 2020/483 K. , sayılı ilamında FSEK’in 68/1 maddesi gereğince farazi bedel talep edilmesinin bir başka sonucu da zamanaşımı noktasında ortaya çıkmaktadır. FSEK’in 68/1 maddesi gereğince farazi bedel talep edildiğinde taraflar arasında farazi sözleşme ilişkisi kurulduğu için zamanaşımı süresinin de sözleşme zamanaşımı süresine tabi olduğu kabul edilmelidir. Başka bir deyişle bu durumda zamanaşımı süresi 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 147. (818 Sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 125.) maddesi gereğince 10 yıldır.” hükmünü kurmuştur.

Maddi veya manevi hakları ihlal edilen eser sahibi koşulların oluşması halinde manevi zararının tazminini talep etme hakkına sahiptir. FSEK 70/1 manevi tazminat hususunu düzenlemektedir. Manevi hakların ihlali sebebiyle manevi tazminat talep edebilmesi için ihlal edenin kusuru aranmamakla birlikte manevi hakkın ihlal edilmiş olması yeterlidir. Eser sahibinin eseri umuma arz yetkisi eserin kamuya arzından sonra da devam etmektedir. Dolayısıyla eser sahibi, izinsiz çoğaltma ve yayma gibi mali haklara tecavüz oluşturan eylemlerin gerçekleşmesi halinde tecavüzün ref’ini, mali hak ve manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir. Eserin alenileşmiş olması, manevi tazminat hakkının ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir. Bu nedenle eserin her izinsiz kullanılışında manevi tazminat hakkı tekrar doğacaktır. Kaldı ki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 28.03.2019 tarihli 2018/998 E., 2019/373 K. Sayılı ilamı “…Her ne kadar FSEK’nın 67/1. fıkrasına göre tecavüzün refini isteme hakkının sadece, “henüz alenileşmemiş bir eserin sahibinin rızası olmaksızın veya arzusuna aykırı olarak umuma arz edilmesi” halinde uygulama olanağı olmasına karşın; eser sahibi “eser alenileşmiş olsa dahi” FSEK’nın 14/1. fıkrası yoluyla da aynı Kanun’nun 69. maddesi uyarınca tecavüzün önlenmesini isteyebilecek ve 70/1. fıkrasına göre, tecavüz edenden manevi tazminat talep edebilecektir. Her ne kadar kural olarak eserin kamuya sunulması, bir defalık hukuki eylem ise de, bu yolla eserin alenileşmesi sağlanmakta ve eser, fikri mülkiyet hukukunun koruma konusu haline gelmektedir. Eser sahibine özgü manevi hak ve yetkilerin sağlanmasındaki amaç da, fikri yaratıcılığın daha güçlü bir şekilde korunması ve cesaretlendirilmesidir. Bu bakımdan FSEK 14/1. maddesinde belirtilen eser sahibinin kamuya sunma hakkı, eser alenileştikten sonra da devam eder ve izinsiz çoğaltma, yayma gibi her türlü mali haklara tecavüz oluşturan eylemlerin gerçekleştirilmesi halinde eser sahibine, ihlal edilen mali hakların yanında, manevi hak tazminatı talep etme yetkisi de verir.” hükmünü haizdir.

FSEK m. 70/2’de maddi tazminat hususu düzenlenmektedir. Bu madde kapsamında maddi tazminat talebinde bulunulabilmesi için öncelikle ihlale neden olan kişinin kusurlu olması gerekmektedir. İhlal halinde açılacak olan maddi tazminat davasının dayanağı haksız fiil sorumluluğudur. Bu anlamda, maddi tazminat talebi, sözleşmeye aykırılık temelinde ortaya çıkan tecavüzün ref’i kapsamında mali hak talebinden ayrı bir kapsama sahiptir. Eser sahibi FSEK m. 68 kapsamında bedel veya bedelin 3 katına kadar mali hak talebinde bulunursa FSEK m.70/2 kapsamında maddi tazminat istemesi mümkün değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu duruma ilişkin 30.06.2020 tarihli, 2017-1171. E., 2020/483 K. Sayılı ilamında “Mali haklara tecavüz halinde ref yöntemlerini belirleyen ve özel bir hüküm olan FSEK’in 68. maddesi gereğince açılacak “bedel” davası kusurlu davranış unsuru aranmadan açılan bir dava olup, haksız fiil sebebiyle açılan tazminat davalarıyla karıştırılmamalıdır. Zira mali haklara tecavüz halinde kusurlu davranış unsuruna bağlı olarak ve haksız fiile ilişkin hükümler çerçevesinde açılacak maddi tazminat davası FSEK’in 70/2 maddesinde düzenlenmiştir. FSEK’in 68. maddesine dayanılarak açılan bir davada ayrıca FSEK’in 70/2 maddesi gereğince maddi tazminat talep edilmesi mümkün değildir (Öztan, s. 650.). Çünkü FSEK’in 68/1 maddesi gereğince bedelinin üç katına hükmedilmesiyle hak sahibinin zararı rahatlıkla karşılanacaktır. Ancak FSEK’in 68/1 maddesi gereğince hükmedilen “medeni ceza” niteliğindeki bedel hak sahibinin zararının altında kalıyorsa, mütecavizin kusurunun ispat edilmesi şartıyla FSEK’in 70/2 maddesi gereğince maddi tazminat talebinde bulunulmasının önünde engel yoktur (Öztan, s. 650.).”  hükmünü kurmuştur.

 Ayrıca, hak sahibinin yazılı izni olmadan eserin umuma iletilmesi suçu da bu çerçevede düzenlenmiş bir suç tipidir. Bu haliyle eserin umuma iletilmesi suçu FSEK m.71 kapsamında “Bir eseri, hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın, her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan (…) kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda belirlenen manevi haklar, eserin umuma arz yetkisi, adının belirtilmesi yetkisi, eserde değişiklik yapılmasını menetme yetkisi ve eser sahibinin zilyet ve malike karşı haklarıdır. Mali haklar ise eserden ekonomik olarak yararlanma ve bu kullanımın şeklini belirleme yetkisini münhasıran sahibine veren, aynı zamanda üçüncü kişilerin söz konusu eserden eser sahibi gibi yararlanmasına engel olma yetkisini eser sahibine veren haklardır. FSEK kapsamında düzenlenen mali haklar; işleme hakkı, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, kiralama ve kamuya ödünç verme hakkı, temsil hakkı, işaret sesi veya görüntü nakline yarayan araçlarla iletim hakkı, radyo-televizyon gibi araçlarla yayınlanan veya iletilen fikir ve sanat eserlerine ilişkin ödemelere dair hakları içermektedir.

Hak sahibinin yazılı izni olmaksızın eserin umuma iletilmesi suçu ile kanunun 25. maddesinde düzenlenen işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla iletim hakkı ve yine kanunun 14. maddesinde düzenlenen eseri umuma arz hakkı korunmaktadır. Dolayısıyla bir eseri hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın her türlü işaret ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletmek veya yayımlayan kişi eser sahibinin manevi haklarına tecavüzde bulunmaktadır. Kaldı ki bu suçun işlenmesiyle eser sahibinin mali haklarından olan işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla iletim hakkının ihlali de söz konusu olmakla birlikte FSEK kapsamına aynı zamanda eser sahibinin malvarlığı hakkı da korunmaktadır. Umuma arz yetkisi, eserin sadece eser sahibinin iradesi ile ilk defa aleniyete sunulmasını ifade etse dahi alenileşmiş bir eser bakımından eserin umuma iletilmesi suçunun oluşmayacağını kabulü mümkün değildir. Keza Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28.02.2008 tarih ve 2007/576 E., 2008/2292 K. Sayılı ilamı “…eserin daha önce alenileşmiş olması halinde dahi sonradan üçüncü bir kişi tarafından izinsiz tekrar kamuya sunumu eser sahibinin kamuya sunma yetkisinin ihlali olur. Eser sahibi eylem sahibinden FSEK m. 14/1 gereğince manevi tazminat talebinde bulunabilir.” hükmünü haizdir.

Hak sahibinin izni olmaksızın eserin umuma iletim suçu bakımından umuma iletim her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla yapılabilmektedir. Bu araçları; radyo, televizyon, bilgisayar, telsiz, telefon, bilişim teknolojilerinin sunduğu multimedya içerikli cihazlar ile pandomim, bale, tiyatro, raks, dans, kukla oyunu gibi görsel ya da işitsel veya şarkı, konuşma, hitap, anlatım gibi ses ve benzeri yollarla kamuya eseri iletme olanağı sağlayan araçlar olarak tanımlanabilmektedir. Bu noktada internetin ve sosyal medyanın günlük hayattaki yeri ve önemi göz önüne alındığında bu suçun internet yoluyla işlenip işlenemeyeceği de gündeme gelmektedir. Doktrinde, internetin işaret, ses veya görüntü nakline yarayan bir araç olup olmadığı hususu tartışmalı da olsa çoğunluk görüşü söz konusu suçun internet yoluyla işlenebileceği yönündedir. Nitekim bir müzik eserinin veya bir filmin hak sahibinin izni olmadan internet üzerinde yayımlanması, eserin kamuya arzı anlamına gelmekle birlikte bu eylemin gerçekleştirilmesi halinde de suç oluşacaktır.

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda düzenlenen hak sahibinin izni olmaksızın eserin umuma iletim suçu kapsamında, işbu kanunda düzenlenmiş suçların soruşturma ve kovuşturma usullerinin, şikayet hakkının, koruma tedbirlerinin ve kanun yollarının da incelenmesi gerekmektedir. Fikri mülkiyet suçları, fail ve fiilin bilinmesiyle başlayan 6 aylık şikayet süresine tabidir. Şikayet edilmeyen suçlar için yargılama yapılması mümkün değildir. Şikayetin geçerli olması için hak sahiplerinin veya meslek birliklerinin haklarını ispat eden belge ve delilleri savcılığa sunmaları şarttır. Aksi takdirde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilir. Fikri mülkiyet suçlarıyla ilgili olarak Millî Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve diğer ilgililer, hak sahiplerini durumdan haberdar ederler. Savcı, suç konusu bir eşyanın olması halinde üzerinde elkoyma tedbiri alır. Gerekirse, hukuka aykırı çoğaltılan eserlerin faaliyetini durdurur (5846 FSEK md 75). Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemelerinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına kararın bildirilmesinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilmektedir. Keza Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemelerinin kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilmesi de mümkündür. Ancak, ceza yargılaması sonucunda verilen bazı kararlar kesindir ve istinafa konu olamaz. 3.000 TL veya daha az adli para cezası hükümlerine karşı istinaf kanun yolu kapalıdır. 500 günü aşmayan adli para cezası gerektiren suçlardan beraat edenlerin kararları kesindir. Bu kararlar istinafa açık değildir. (CMK md. 272/3-b).

Türk Ticaret Kanunu’nun 5/a maddesi, ticari dava sayılacak uyuşmazlıkları belirlemiştir. Bu maddede, fikri mülkiyet hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar açıkça zikredilmemiştir. Ancak, aynı kanunun 4/1(d) maddesi, tarafların tacir olmasına bakmaksızın, fikri mülkiyet hukukuna ilişkin mevzuattan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari nitelikte olduğunu hükmetmiştir. Dolayısıyla, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda düzenlenen davalar ticari dava niteliğindedir ve dava açmadan önce arabuluculuk dava şartı aranır. Bu şart yerine getirilmediği takdirde, mahkeme davanın esasına girmeden reddeder.

Sonuç olarak, eserin hak sahibinin izni olmadan umuma iletilmesi suçunu koruyan hukuki değeri ele aldığımızda, bu suçu, hak sahibinin eserini kamuya sunma hakkına tecavüz olarak nitelendirmek mümkündür. Bu bağlamda, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda düzenlenen eseri umuma arz yetkisinin ihlal edileceği ve bu suç kapsamında henüz kamuya açıklanmamış eserlerin korunduğu kadar alenileşmiş eserler bakımından da bu hakkın korunduğu sonucuna varılabilmektedir. Keza aynı şekilde hukuki düzenlemelerin sürekli değişen dünya düzenine uyum sağlamak amacıyla yeniden düzenlenmesinin bu suç bakımından değerlendirildiğinde bir gereklilik olduğu ortadadır.